Kriptopara tartışmaları bitmiyor. Elon Musk sağ olsun! Bir gün bitcoini zıplatıyor, ertesi gün bir başkasını (yeni favorisi dodgecoin). Genelde kriptopara özelde ise bitcoin için akıllardaki “teknik olmayan” temel sorulardan bir tanesi de bu “para”ların hiçbir ekonomik değere dayanmadığı halde nasıl oluyor da “para” gibi kabul ediliyor olması.
Öncelikle bir şeyi anımsa(t)makta fayda var. Bugün ceplerdeki banknotların da hiçbir değeri yok. Oysa 1970lerin başına kadar ortada bir değer vardı. O zamana dek devletler sahip oldukları altın rezervine karşılık para basabiliyordu. Bir başka deyişle cepteki banknot aslında kasadaki altını temsil ediyordu! Bugün pek çok insan bunun hala böyle olduğunu sanıyor! Oysa Nixon’ın dünya ekonomisine attığı bir kazıktır! ABD dolar basmak için karşılığında altın sahibi olmak zorunda değildir diye açıklama yaptı. Dünyanın önde gelen ekonomileri-ülkeleri bu serbestliğe önce karşı çıktılar. Sonra baktılar politik olarak işlerine geliyor. Yavaş yavaş hepsi bu uygulamaya geçtiler!
Bugün ceplerdeki paranın (ister Türk Lirası olsun, ister dolar ya da başka bir para) değeri, toplumsal kabulden geliyor. Yoksa ekonomik bir değere bağlı olmasından değil. Nedir bu toplumsal kabul? O para biriminin sahibi olduğu ülkeyi yönetenlerin kendi vatandaşına da dünyaya da “kazık atmayacağı” kabulü! Bir sabah kalkıldığında, “ben o parayı tanımıyorum” demeyeceği kabulü!
Devletler elbette böyle yapmıyor. Çünkü ellerinde aynı kapıya çıkan ama psikolojik olarak vatandaşın huzurunu kaçırmayan başka bir imkan var. Onu kullanarak aynı şeyi yapıyorlar: Devalüasyon! On sene önce Yunanistan iflas ettiğinde, Yunanlılar sokaklarda gösteriler yaptılar. Euro’dan çıkalım, Drahmi’ye geri dönelim diye. Neden? Hükümet maaşları belli bir oranda azaltacağını duyurduğu için! Çünkü Euro bölgesinde herhangi bir ülke devalüasyon yapamıyor! Oysa kendi parası olsa yapacak! Yunanlılar da dedi ki geç Drahmi’ye yap devalüasyonunu ama maaşları indirme! Oysa aynı kapıya çıkan bir hesap!
Merkez Bankaları kontrolündeki dünya ekonomik düzeni ancak bir paradigma değişimi ile kabuk değiştirebilir. Bu da ancak “para”nın birilerinin kontrolünde olmaktan çıkmasıyla sağlanabilir! Kriptoparalar işte bu imkanı sunma teknik kapasitesine sahip. Belki de idi demek gerekiyor. Çünkü son yıllarda medyaya manşet olan haberlere bakıldığında bunların eski pis düzenin kriptopara olgusunu zaafiyete uğratmak amacıyla yapılan şeyler olduğu anlaşılacaktır. Tosuncukların çalıp kaçması ya da Elon Musk gibi fırsatçıların doldur boşalt yaparak piyasadaki küçük yatırımcıların paracıklarını cebe indirmesi! Kriptoparalar bu işler için geliştirilmemişti!
Benzer bir enine-boyuna eğilip bükülen olgu da blokzinciri mimarisi. Bu mimari aslen merkezi bir kontrol müessesesinin olmadığı ortamda ortaya çıkacak güven buhranını ortadan kaldırma sözü vermekte. Oysa bu da önce yeterince hızlı çalışmıyor diye eleştirilmeye başladı. Şimdi de farklı madencilik modelleri ile şekil değiştirilmeye zorlanıyor.
Dünyanın sekiz bin tane kriptoparaya gereksinimi yok! Dünyanın her gün kredi kartı işlem hacmi kadar bir işlem miktarını karşılayacak blokzinciri işlem kapasitesine gereksinimi yok! Dünyanın elektriğini bitcoin madencileri tüketmiyor. Onları dilleri dışarda deliler gibi koşturan fırsatçılar tüketiyor!
Tanol Türkoğlu-Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 269 20.05.2021)